Kadın sorunu ve 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü
Günümüzde burjuva toplum 8 Mart’ı kadınlar günü olarak kutluyor. İşin özü böyle değildir. 8 Mart, dünya "emekçi" kadınlar günüdür. Günümüzde 8 Mart emekçi kadınlar günü tarihsel, toplumsal ve siyasal, gerçek kimliğinden arındırılarak, zararsız hale getirilmeye çalışılan günlerden biri de 8 Mart’tır.
Egemen sınıflar, çok bilinçli bir biçimde, 8 Mart’ı genel bir kadınlar günü olarak propaganda etmekte ve kutlamaktadır. Oysaki 8 Mart, genel bir kadın günü değil, emekçi kadınların on yıllara ve ağır bedellere mal olan bir gündür. Burjuvazi 8 Mart’ın tarihçesini anlatarak topluma sunmuyor. Çünkü 8 Mart uluslararası emekçi kadınlar günüdür. Tarihsel olarak bu böyledir.
8 Mart 1857’de Chıcago’lu kadınlar daha iyi iş koşulları için mücadele bayrağını açtılar. Günde 15- 16 saat kadar çalıştırılıyorlardı. Talepleri: 10 saatlik iş günü, daha iyi iş koşulları ve daha iyi ücretti. On binlerce kadın yürüyüşe geçti. Bu grev zor kullanılarak bastırıldı. Çıkan olaylarda birçok kadın öldü, birçoğu tutuklandı. 8 Mart 1886’da tekstil işçisi kadınların “Eşit İşe, Eşit Ücret”, sendikalaşma ve oy hakkı için başlattıkları mücadele polis tarafından kana boğuldu. 8 Mart 1908’de yine Chicago da yürüyüşe geçtiler. 50 yıl önceki taleplerine yenilerini de eklediler; 8 saatlik iş günü, oy hakkı ve çocuk emeği ile ilgili yasa gibi. Direniş kanla bastırıldı. 140 kadın öldürüldü bir çoğu tutuklandı.
Clara ZETKİN, 1910 yılında Kopenhag’daki kadın konferansında öldürülen kadınların anısına, 8 Martların “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” olarak kabul edilmesini 2. Enternasyonal’e önerdi. Bu öneri kabul edildi. 1977 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi’ne 8 Mart’ın “ Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesi önerildi. Bu öneri de kabul edildi.
Tarih içinde kadın sorunu
Kadın sorunu tarihin belli bir aşamasında, özel mülkiyetin ortaya çıkması ile başladı. Bugüne kadarki toplumlar sınıflı toplumlardır. Tümü de özel mülkiyet esasına dayalı toplumlar olduğu için, kadın sorunu, çözülmemiş olarak, bu toplumlarda hep var olmuştur. Kadını üretim sürecine çekerek, onu özgürleştirdiğini iddia etse de, kapitalizm bu sorunu çözememiştir. Çünkü kapitalizm de, sınıflı bir toplumdur ve o da, özel mülkiyet esasına dayalıdır. Esasen, burjuvazi en devrimci döneminde bile bunu başaramamıştır.
Örneğin, kendi devrimci döneminde, feodalizmin kurumlarına, toplumsal ilişki ve alışkanlıklarına karşı, gerçekten sert ve kararlı bir biçimde savaşan Fransız burjuvazisi, sıra, kadının ezilmişliği ve köleliğine gelince, bu tutumdan özenle kaçınmıştır. Keza, onun, " özgürlük, eşitlik, kardeşlik! " şiarı kadını dışlamıştır. Fransa'da, kadınlara seçme ve seçilme hakkı, devrimden ancak 150 yıl sonra tanınmıştır.
Yine, demokrasinin örnek ülkesi olarak gösterilen İsviçre'de kadınlar ancak 1972'de bugün sahip olduğu haklara ancak kavuşmuştur. İsviçre' de kadınlar 1972'de oy kullanabiliyor. İtalya’da 1982 de bugünkü mevcut haklara kavuşuyor. Fransa’da 1945’lerden itibaren kadınlara bazı haklar kullandırılabilmiştir.1789 da Fransız devriminde kadınlar en ön saflarda oldular. Ama bu dönemde kadınlara hiç bir hak verilmedi. Devrimden sonra o dönemin kadın önderleri çıkarılan insan hakları evrensel bildirgesine ihtiraz ederek mücadele ettiler. O dönem Fransız burjuvazisi bu önderlere karşı acımasızca şiddet ve akıl almaz uygulamalara başvurdu. Daha sonra mücadele sonunda 17 maddelik ek öneri ile insan hakları evrensel bildirgesine konuldu. Ama her durumda Kapitalizm kadın metalaştırdı.
Geri ülkelerde de durum bundan farklı değildir. Sözgelimi, Türkiye’de medeni kanun 1926 yılında çıkartılmıştır. 1934 yılında ise, kadınlara seçme ve seçilme hakı tanınmıştır. Ne var ki, kadınların özgürlükten yoksunluğunun, ezilmişliğinin ve eşitliğinin temeli olan koşullara dokunulmadığı için, tüm bunlar kâğıt üstünde kalmıştır. Kadınlar, Türkiye’de de, her zaman ikinci sınıf insan konumunda olmuştur. Günümüzde ise, kadınlar, tam bir ortaçağ zihniyeti ile yeniden, Türban ve kara çarşafın içine sokulmuştur.
TARİHÇE
Resmi tarihte kadının politik hareketleri,1784’ deki devonshire Düşesinin Charles James Fox’un kazanması için çalışması ile karşımıza çıkıyor.
1825 de Charles Thompson ‘ İnsan ırkının yarısının öteki yarının isteklerine karşı tutumu ‘ adlı bir kitap yazdı. Bu kitapta kadınlara oy hakkı tanınmasını savundu.
1848- Temmuz : Wev York eyaletinde kadın hakları toplantısı yapıldı.
1868- İngiltere de ulusal kadın hakları birliği kuruldu.
1890- Amerika da ulusal kadın hakları birliği kuruldu. 1890’larda batı Avustralya ve A.B.D’nin batıda ki üç eyaletinde kadınlara oy hakkı tanındı.
1893- Yeni Zelanda’daki Liberal işçi partisi koalisyonu hükümeti, kadınlara oy hakkı tanıdı.
1903- Ekim Emmeline Pankhurst kadınların sosyal ve politik birliği olan WSPU‘yu kurdu.
1907- Finlandiya’da kadınlara oy hakkı tanındı.
1915- Danimarka, İzlanda dahil kadınlara oy hakkı tanındı.
1917- Hollanda ve Rusyada kadınlara oy hakkı tanındı.
1920- A.B.D. de kadınlara oy hakkı verildi
1922- Kanada’nın İngilizce konuşulan tüm eyaletlerinde kadınlara oy hakkı verildi.
1923- Avusturya, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Estonya kadınlara oy hakkı verildi.
1928- İngiltere de 21 yaşına gelmiş kadınlara oy hakkı verildi.
TÜRKİYE
1930 Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
26 Ekim 1933 Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.
(Kaynak: 20. Yüzyıl dosyası' kadın yerini alıyor' Türkiye’de Kadın Bilgi Ağı)
Kapitalizmde kadın
Kapitalizm, kadın sorununu çözmek şöyle dursun, onu daha da ağırlaştırmıştır. Şöyle ki, bugünün dünyasında en zor işlerde kadınlar ve çocuklar çalıştırılıyor. Buna karşın en düşük ücretleri onlar alıyor. En fazla kadınlar sömürülüyor ve en fazla kadınlar eziliyor. Öte yandan, özellikle bunalım dönemlerinde, ilk önce onlar işten atılıyor. Bu nedenle de, işsizler ordusunun en büyük bölümünü kadınlar oluşturuyor. Yoksulluk ve açlık en çok kadınları ve çocukları etkiliyor. O kadar ki, dünyamızın en zengin kıtası Avrupa’da bile, açlık ve yoksulluk nedeniyle kadınlar ve çocuklar ağır bedeller ödeyerek yaşamını sürdürüyor. Emperyalist savaşlardan en fazla etkilenenler de, kadınlar ve çocuklardır. Bu yetmezmiş gibi, kadınlar, bir de, işgal ordularının tecavüzüne hedef olmaktadır.
Bugün kapitalizmde kadın pazarları vardır. Paralı fuhuş ve kapitalistlerin deyimiyle dünyada en büyük sektördür ve en karlı sektördür. Kadın bir toplumun doğurgan cinsidir. Bu şu demektir: Kadın toplumun geleceği demektir, bu toplumun üremesi demektir. Kadınlar bu dünya nüfusunun yarısı demektir. Kapitalizmde yeri geldiğinde kadınlar ihtiyaçlar doğrultusunda üretime çekilen ve yeri geldiğinde ise cepheye sürülmüştür. Ama yeri geldiğinde de geri çekilerek çocuklarıyla dört duvar arasına konulmuştur. Tüm dünyada 2.9 milyar çalışanın 1.2 milyarının kadın olduğu bildirilen ILO raporda, çalışmayan kadın sayısı da her zamankinden daha fazladır. (81.8 milyon) "Dünyadaki çalışan yoksulların en az % 60'ını kadınlar oluşturuyor. Bunlar işi olup çalışan, ancak kendisini ve ailesini günlük 1 dolarlık kazanç sınırının üzerine çıkaramayan kişilerdir.“
BM tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak yüzde 10’una sahipler.
3. Dünyadaki mal varlığının ise yüzde 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin yüzde 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler
Dahası var. Kadın ve çocuk bedeninin cinsel bir meta olarak alınıp satılması, bugünkü dünyanın utancı olmaya devam ediyor. Dünyada, yine açlık ve yoksulluk yüzünden, milyonlarca kadın ve çocuk bedenini pazarlamak zorunda kalıyor. Bunu, ikiz kardeşi, uyuşturucu tamamlıyor. Fuhuş ve uyuşturucu kadınların yakasını bırakmıyor. Bugünün dünyasında bu iki sektör en fazla kar getiren sektörler haline gelmişlerdir.
Bütün bunları, yeniden mutfağa ve çocuk odasına kapatılmak, böylece, her türlü sosyal ve kültürel imkân ve gelişmeden yoksun bırakılmak, gerici geleneklerle bunaltılmak ve nihayet geri ülkelerde sık sık gündeme gelen, töre cinayetlerine kurban edilmek vb. tamamlıyor.
Kadın sorunu bir toplumsal sorundur. Bu sorun, kadın-erkek ilişkileri arasında ele alınırsa bu işin özünü daraltır. Sorun toplumsal ilişkiler sorunudur. İnsanlık tarihine baktığımızda sömürünün olmadığı ilkel-komün al toplumda sömürüsüz ve kadınların özgür ve saygın bir yerinin olduğunu görürüz. Üretim ilişkilerinin gelişmesiyle sınıfların ortaya çıktığında erkekler bu üstünlüğü ele geçirerek kadınlar geri plana itilir. Kadının ilkel-komün al toplumda üretimin içinde tuttuğu yeri kapitalizmde hiç bir zaman ciddi bir şekilde tutmamıştır. İhtiyaçlar doğrultusunda önemli olmuştur. Kapitalizm soruna ihtiyaçlar doğrultusunda bakmıştır.
Kapitalizmde kadın sorununu çözmek bir yana tam tersine daha da ağırlaştırılmıştır. Ama Ekim Devrimi bir gecede çok ciddi bir şekilde çıkarılan genelgelerle kadın özgürleştiriliyor. Çıkarılan genelgelerle sosyalizmde kadın sorunu ortadan kaldırılıyor. Burjuva toplumlarda 1945’lerden sonra kadın hakları konusunda yaşanan gelişmeler çoğunlukla sosyalizmin etkisi ya da baskısı altında kalarak sağlanmıştır. Örneğin: Doğu-Almanya ve Batı-Almanya döneminde net bir şekilde görebilirsiniz. Ve doğu-blokunun yıkılmasıyla geçmişte verilen bir takım sosyal, siyasal, kültürel hakların nasılda çarpıtılarak gasp edildiğini görürüz.
T.C. Devleti tarihine baktığımızda bu gelişmiş kapitalist toplumlardan daha önce çıkarılan medeni kanunlarla kadınlara bazı ileri haklar sunmuştur. Ama bugün yeniden kara-çarşafa sokulmaktadır. Yani kapitalizmde bu sorunun çözülmediğinin en açık bir örneğidir. Kadın sorunu özünde işçi emekçi kadınların sorunudur. Bilimsel olarak çağdaş ve eşitlikçi özgür düşünen üretimin içinde yer alan kadının sorunudur.
Kadın sorununun çözümü
Kapitalizmde üretimde kar üzerine yapılır. Kar olmadığında üretim durur. İnsanların mutluluğu ve ihtiyaçları önemli değildir.
1-Kadının üretim içinde kendi yerini kalıcı olarak sağlaması demektir. Eşitlik sağlanmalıdır.
2-Ev işleri: Çocuk bakımı, mutfak ve v.b. şeylerin toplumsal biçimde çözülmelidir. Bugün büyük işletmelerde bu mümkün olduğu için sosyalizmde bunu uygulayarak çözüm konusunda uygular ve çözülür. Çocuk bakımı; Annelerin çocuk bakımı dört duvar arasında kalarak çocuğun eğitimini sağladığı anlamına gelmez. Tam tersine anne ve çocuk arasında yorgun, stresli ve gerilimli tüketici bir yaşam biçimine dönüşüyor.
Tam tersine, toplumsal olarak çözüm için devletin sorumluluk ve denetiminde çocuğun eğitilmesi gerek. Bugün kapitalizm çeşitli dallarda eğitilmiş uzmanları, eğitmenleri vardır. Bu çocuk konusunda da eğitilmiş uzmanlar tarafından çözülür. Ama bu kapitalist sistem yani kapitalistler bunu yapmıyor. Çünkü karlı bir alan değildir. Kapitalist burjuvazi insanların mutluluğu ve eğitim düzeyinin yükseltilmesi için ilgilenmez ve kar getirmeyen alanlara yatırım yapmaz.
Bugün burjuvaların paraları işçi ve emekçilerin paralarıdır. Çünkü üretenler bu parayı sağlamıştır. Bu paralar toplum yararına ve kolektif amaçlar için kullanılmıyor. Sanki bu devletlerin kasalarından çıkıyormuş gibi gösteriliyor. Kapitalizmde yatırım ne emekçiler nede kadınlar için kullanılmaz. Onlar bu kapitalist toplumun egemen sınıfı tekeller kar getiren alanlara yatırım yaparlar.
Örneğin kapitalizmde ciddi bir işsizlik sorunu vardır. 8 saat üç vardiya 8x3=24 eder. Ama onun yerine 6 saat dört vardiya 6x4=24 çalıştırılsa herkese iş olacak ve işsizlik sorunu çözülür. Fakat kapitalizm buna yanaşmıyor. Ücretleri düşürmek istiyor. Az insanla üretmek ve daha fazla çalışmayı tercih ediyor. Örnekte belirttiğimiz biçimiyle insanların kolektif yaşam ve sosyal kültürel faaliyetler için zaman ayırmasını kendisi için bir sorun veya sorumluluk olarak görmüyor. Bu sistem içinde kimini ağır ve uzun iş süreci içinde çalıştırmak kimini de açlık ve sefalete iterek zor ve stresli bir yaşamı reva görüyor.
Kadın sorunu beş bin yıllık bir sorundur. Sadece kadını üretime katmak sorunu çözmüyor. Bu beş bin yıllık egemen kültüre savaş açmayla mümkündür. Bu kültür bilimsel ve pratik olarak aşılmalıdır. Bu sorun ancak sosyalizmde çözülür. Sorun bugünün kadınını erkeğin düzeyine getirmek değildir. Tam tersine kadın-erkek eşitliğinin her alanda sağlandığı bir sistemde ve garanti altına alındığı zaman mümkündür.
1789'da burjuva devrimde en önde kadınlar ve erkeklerle birlikte yer almışlardır. Karşı-devrimin ağır saldırıları giyotin salonlarını kadınlar doldurmuştur. Ama bu devrimden sonra yine kadın hak ettiği yere reva görülmemiştir. Bu sömürü sitemi tarafından sınıfsal ve cinsel olarak her zaman ikinci sınıf muameleye uğramıştır. Çünkü sorunun kaynağı bu sınıflı sistemin kendisidir. Ancak ortak mücadele gerçek eşitliği sağlayabilir.
Öyle ise dün olduğu gibi bugünde ortak yaşam içinde giyotini, işkence tezgâhlarını, idam sehpalarını, barikatları, fabrikaları, okulları ve özgürlük için mücadele alanlarını dolduran ve dağ başlarında zorlukları birlikte karşılıyorsak hayatın güzelliklerini ve yaşamı da birlikte paylaşmak zorundayız.
Bugün kapitalizm hukuk sisteminde kadın erkek eşitliği adı altında bu sistem içinde mülkiyet hak sahibi olmasını sağlamıştır. Ama bu sorunun özünü karartmaz ve değiştirmez. Kadına mülkiyetin verilmesinde kadın sorun çözülmez. Ne var ki aynı sistem gelenek ve gerici zihniyet aynı sistem içinde bu hakkın kullanımı konusunda sayısız cinayetlere defalarca sahne olmuştur. Burjuva düzen dine ihtiyaç duyar. Tabiî ki bu ihtiyaç burjuvazi kendisi için değildir. Alt sınıfları işçi ve emekçileri kolay yönetmek ve öteki dünyayı vaat ederek daha iyi kontrol altında tutmak için. Türkiye’de namus ve töre cinayetleri, 2000 - 2005 yılları arasında 1091 cinayet vakasına ulaştı.
Dünyadan bazı İstatistikler
- İran’da iki ay içerisinde, 20 yaşından küçük 45 kadın töre ve namus cinayetine kurban gitmiştir. 2008…..
çok kısa süre içinde 82 milyon genç kız 18 yaşının altında evlendirilecektir. - Dünya çapında 135 milyon genç kız / Kadın sünnet edilmiştir. Kadın cinayet kurbanlarının yaklaşık %70’I erkek partnerleri tarafından öldürülmüştür. (A, WHO 2002).
- Kenya’da haftada birden fazla kadının erkek partneri tarafından öldürüldüğü bildirilmektedir. (E, Joni Seager, 2003).
- Zambiya’da haftada beş kadın erkek partneri veya aile bireyi tarafından öldürülmektedir (E, Joni Seager 2003). Dünya nüfusunun %49.7’si kadın (3,132,342,000 kadın; 3,169,122,000 erkek) (BM Nüfus Dairesi)
- Normalde yaşıyor olması gereken en az 60 milyon kız çocuğu cinsiyet tercihli kürtaj veya erkek çocuklarından daha önemsiz olarak görüldükleri için yetersiz bakım nedeniyle çeşitli toplumlarda “kayıp”lar. (E, Joni Seager, 2003).
Devlet kaynaklı/ devletin işlediği ya da göz yumduğu şiddet: işkence, göz altında ve silahlı çatışmalarda tecavüz vb. Örn; ABD’de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. - Fransa’da her yil 25.000 kadın tecavüze uğruyor. Mültecilerin %80’inin kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır
Milyonlarca kadın ve çocuk tüm dünyada yaşanmakta olan 34 toplumsal, etnik, siyasi ve uluslararası silahlı çatışmalarda kısılmışlardır - Kadın ve kız çocuklarının ticareti çatışma bölgelerinin %85’inde görülmektedir
- Ekim 2002’den bu yana Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Uvira bölgesinde 5,000 tecavüz vakası tespit etmiştir;
- Ruanda’da 1994 soykırımı sırasında 250,000 – 500,000 arası kadın tecavüze uğramıştır Bunun 5000 íni hamilelikle sonuçlanmıştır.(Uluslararası Kızıl Haç raporu, 2002).
- Irak’ta Nisan 2003’ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, aralarında sekiz yaşında kız çocuklarının bile bulunduğu en az 400 kadının tecavüze uğradığı bildirilmiştir (İnsan Hakları İzleme Örgütü Araştırması, 2003).
- Kolombiya’da her 14 günde bir kadın zorla “kayıp” ediliyor (A, UNIFEM 2001)
- 1975 – 1979 yılları arasında Kamboçya’da yaklaşık 250,000 kadın zorla evlendirilmişti. Sierra Leone’de yerlerinden edilmiş kişilerin %94’ü tecavüz, işkence ve cinsel kölelik gibi cinsel saldırılara maruz kalmıştır (C, İnsan Hakları için Doktorlar, 2002).
- Bosna – Hersek’te, 1992 yılındaki 5 ay süren çatışmalar sırasında 20,000 – 50,000 arası kadın tecavüze uğradı.
Kosova’daki bazı köylerde ergenliğe ulaşmış kadınların %30 - %50’si Sırp kuvvetlerinin tecavüzüne uğramıştır. (Kaynak: Uluslararası Af Örgütü, 27 Mayıs 1999).
Din örf adet ve gelenekler bugün kapitalizmin kadına karşı kullandığı en büyük ve etkileyici bir silah olarak orta yerde duruyor. Töre cinayetleri bunun en açık bir örneğidir. Bir çok ülkede kadının görsel şahitliği kabul edilmeyen ve en az iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliği ne eş olması bunun en uç örneklerindendir. Din, renk, ulus ve cinsiyet ayrımı yapmadan üretim içinde olduğu gibi hayatin her alanında zorlukları ve güzellikleri birlikte paylaşmak ve ileri bir sistem olarak sosyalizmde bu garanti altına alınabilir.
Kadın bu toplumun yarısını ve bir parçası is o zaman Özgür kadın ancak özgür bir toplumda mümkün olabilir. Yoksa bugünün kapitalizm dünyasında esir annelerimizden özgür çocuklar doğamaz. Kadınlar, Annemiz, yârimiz, bacımız ve kızımızdır.
Kadının kurtuluşu sosyalizmdedir!
Kadın sorunu, özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte başladı. Bu, aynı zamanda, kadının tarihsel yenilgisinin ve köleliğinin de başlangıcı oldu. Bu ayni zamanda insanlığın da özel mülkiyete yenilgisidir. Kadının köleliğinin temelinde, "kutsal özel mülkiyet" vardır. Dolayısıyla, bu sorunun çözümü de, özel mülkiyetin ve buna dayalı sınıflı düzenin, günümüzde de, kapitalizmin tasfiyesinden geçmektedir.
Bu söylediklerimiz, sadece bir iddia değil, yazılı ve yaşanmış tarih ve bilim tarafından kanıtlanmış bir gerçektir. Bunun için, yalnızca, geçtiğimiz yüzyılın büyük tarihsel, toplumsal ve siyasal olayı olan, 1917, Sosyalist Ekim Devrimi örneğini vermek yeterlidir.
Çarlık Rusya’sı bir ataerkil toplumdu. O, ezilen halklar için bir hapishane olduğu gibi, ezilen bir cins olan kadınlar içinde bir hapishaneydi. Kadını bu hapishaneden özgürleştiren ve etkinleştiren Bolşevik Ekim devrimi oldu. O kadar ki, bu devrim, burjuvazinin 125 yılda yapamadıklarını, bir günde gerçekleştirdi. Nüfusun %51'ini (*) oluşturan Sovyet kadınının % 93'ü bir işte çalışarak üretici kılınmıştır Sovyet kadınının % 60'ı yüksek öğrenim görmüş ve her bin Sovyet kadınından 801'i yüksek öğrenim görüyor Sovyet kadını mecliste % 33 ile, yerel halk meclislerinde %50, Yüksek Şura'da 1/3 oranında delege ile temsil ediliyor.
Sovyetler Birliği'nde bilim adamlarının % 40'ı, hâkimlerin % 32.6'sı, doktorların % 65'i, öğretmenlerin %71'i kadınlardan oluşuyor, bu, Avrupa'nın en geri ülkesinde iki yıl içinde 130 yıllık yolu alan Bolşevik iktidarının sayesindedir. Ekim devrimi, kadını özgürleştirmekle kalmadı, onu erkeklerle aynı haklara sahip, yeniden toplumun eşit ve saygın bir bireyi haline getirdi. Tarih tanıktır. Sosyalizmden kuşku duyanın kişiliğinden kuşku duyarım.
Çok bilinçli bir biçimde bir dizi toplumsal yasa çıkartıldı ve uygulandı. Örneğin, insanlığın devamının, kadının doğurganlığı sayesinde olanaklı olduğu gerçeğinden hareketle, kadına özel bir değer verildi. Çocuk bakımını sadece kadının değil, toplumun işi haline getirildi. Çocuk yuvaları ve kreşler inşa edildi, erkek ve kadın, çocuklara kolektif bakım yapıldı. Ve dahası, kadınların toplumsal ve kültürel yaşama katılması için, ortak mutfaklar ve çamaşırhaneler inşa edildi, Kadınlar lehine pozitif ayrımcılık uygulandı. Kadına dönük her türden aşağılama, ayrımcılık yasaklandı, bu tür durumlarda da, ağır yaptırımlara başvuruldu. Yaşamın her alanında kadın erkek eşitliğinin seçkin örnekleri ortaya kondu.
25 yılda kadın işgücünü 3 katına çıkaran Kübalı kadın, bugün meclisin %25'ini, sendika liderliklerinin %37'sini oluşturuyorsa, neyin sayesindedir?
1949'da toplam işgücünün sadece % 7.5'ini oluşturan Çinli kadınlar kültür devriminden beş yıl sonra bu oranı %40'a çıkarmışlar ve üniversitelerinin 1/3'ü kadınlardan oluşuyorsa bu sosyalizm sayesindedir.
Nikaragua’nın % 22'sini oluşturan kadınlar, daha bugünden, siyasi önderliklerin % 37'sini, Devlet Konseyi'nin %15'ini oluşturuyorlar, ama bunu kimse yeterli görmüyor. Çünkü kadınlar gökyüzünün yarısını kucaklıyorlar. Öyleyse, bugün devrimini yapmış ülkelerdeki hızlı gelişmesine karşın hâlâ yetenekleri, yönetici rolleri istenilen düzeyde değildir.
Ve şüphesiz ki, tüm bunlar, kadın ve erkeklerin ortak mücadelesiyle gerçekleştirildi. Genel anlamda dünyadaki tablo pek iç açıcı değildir. Başta sendikalar politik partiler ve çeşitli demokratik kurum ve kuruluşlar tarihsel sorumluluğunu yerine getirmekle yüz yüzeler.
Son zamanlarda Türkiye’de çeşitli iş sektörlerindeki işçi kurultayları olmak üzere ve son olarak emekçi kadın kurultayı anlamlı ve umut vericidir. Yürüyor umudun ordusu, umutsuzluğu kurşuna dizerek. Dünya ihtilalinin gelecekteki seyrinde Türkiye Proletaryası şerefli bir mevki işgal edecektir. (M. Suphi )
Bir kez daha, sınıfsal, cinsel ve ulusal, her türden sömürü, baskı ve eşitsizlikten arındırılmış, herkesin "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" yaşadığı bir dünya, toplumun yarısını oluşturan kadınların da en büyük özlemidir. Bu özlemi bir geçekliğe dönüştürmek, dün olduğu gibi bugün de mümkündür.
Yaşasın 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü, yaşamın her alanında kadın erkek eşitliği!
Sınıfsal, cinsel ve ulusal sömürü ve eşitsizliğe son!
A. Solmaz
FNV-DAF İşyeri İşçi Temsilcisi
08 Mart 2008 / HOLLANDA
EK: TARİHTE KADIN : Dünden Bugüne Kadın Hareketi
Kadının erkeğe tabi bir cins olarak yaşadığı ve bunun kadın cinsinin özelliklerinden kaynaklandığı kanısı, günümüzde hâlâ yaygındır. Oysa toplumsal gelişmenin tarihi bize, kadının konumunun her zaman böyle olmadığını öğretiyor. Toplumsal gelişmenin çeşitli evrelerinde kadınların sıkça harekete geçtiğini ve eşitsiz ve ezilen durumuna tepki gösterdiğini görüyoruz. Kadın hareketinin tarihinden bazı önemli olayları derleyerek, kronolojik bir sırayla sizlerle paylaşmak istiyorum.
* 5 Ekim 1789: Fransa ekmek ayaklanması küçük bir kız tarafından davul çalarak başlatıldı. Sayıları artan büyük bir kadın kalabalığını peşinden sürükledi.
* 21-22 Ekim 1789: Fransa'da Versailes'teki ekmek ayaklanmasının başını kadınlar çekiyordu.
* 25 Şubat 1793: İşçiler dükkânları bastı. Aralarında çok sayıda kadın da vardı. Özellikle sabun fiyatlarından şikâyet eden çamaşırcı kadınlardı. Talepleri dükkân sahiplerinin yiyecek maddelerini kendilerinin saptadığı fiyatlardan satılmasıydı.
* 15 Eylül 1845: Çalışma haftasının 6 güne, çalışma gününün 10 saate indirme talebiyle Batı Pensilvanya'daki iplik fabrikasında çalışan 1500 kadın işçi greve çıktı. Grev 1 ay sonra yenildi.
* 1864: Uluslararası İşçi Birliği (1. Enternasyonal) kuruldu. Genel konsey, kadınların da üyeliğe kabul edilmesini onayladı.
* 1866: Amerika'da Ulusal Ekmek Birliği kuruldu. Eşit ücret ödenmesi ve kadınların lider konumuna gelmesini ortaya atan ilk örgütlenmeydi.
* 10 Nisan 1871: Paris Komününde "halkın davasını savunurken öldürülen bütün yurttaşların meşru çocuklarına aylık bağlanmasını kararlaştırdı.
* 1874: Krengel Mskaya fabrikasında kadınlar aktif rol oynadılar.
* 1889: Londra'da May ve Briant için çalışan 700 kibritçi kadın işçi, vasıfsız işçiler arasında sendikalaşmayı başlatan bir kıvılcım oldu.
* 1888-1889 yıllarında sendikalara binlerce kadın katıldı.
* 1895'de Clara Zetkin SPD'nin ulusal sekreterliğine seçildi.
* 1 Mayıs 1900'da İngiltere'de oy hakkı için Lancashire'de dilekçe kampanyası başlatıldı.
* 18 Mart 1901'de 29 bin 359 kadının imzası bulunan dilekçe Avam kamarasına verildi.
* Temmuz -Kasım 1905'de Londra'da 4 bin kadın "çocuklara yiyecek, kocalarımıza iş ve dünya işçilerinin birliği diyerek yürüdüler.
* 1905'de Rusya'da; Moskova, Petersburg, Minsk, Yamta, Saratov, Vilna ve Odessa'da ilk kez kadın hakları mitingleri düzenlendi.
* 1906'da Londra'da ilk oy hakkı gösterisi yapıldı.
* 1908'de Almanya'nın tümünde kadınların siyasi partilere üye olması kabul edildi.
* 15 Temmuz 1908'de Londra'daki oy hakkı gösterisine 20 bin kişi katıldı.
* 19 Temmuz 1908'de İngiltere'de Manchester Heaton Park'ta 150 bin kişilik bir gösteri yapıldı.
* Aralık 1908'de Birinci Tüm Rusya Kadın Kongresi toplandı.
* 21 Haziran 1909'da Londra'da 500 bin kişinin katıldığı oy hakkı için gösteri yapıldı.
* 1910'da Kopenhag'da İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Kongresi toplandı. Bu kongrede Clara Zetkin, 8 Mart'ın Uluslararası Kadınlar Günü olarak benimsenmesini önerdi.
* 1911 yazında İngiltere'de 21 fabrikada 15 bin örgütsüz kadın işçi greve gitti. 18 fabrikada örgütlenme hakkını kazandılar.
* 1913 yazında Rusya'da, Paila tekstil fabrikasındaki çoğu kadın 2000 işçi, ücretli hamilelik izni, çamaşırhane gibi taleplerle greve çıktılar.
* 1913'de Rusya'da ilk defa kadınlar günü kutlandı.
* Mart 1915'de Clara Zetkin ve Rosa Lüksemburg Bern'de savaşa karşı uluslararası Kadın Konferansını düzenledi.
* 1917'de Ekim Devrimi Petrograd'lı kadın işçiler tarafından başlatıldı.
* 1928'de İngiltere'de kadınlar da erkekler gibi 21 yaşında oy hakkı elde ettiler.
* 1962 İngiltere'de 200 bin kadını temsil eden 19 sendika işverenle eşit ücret sözleşmesi yaptı.
* 1969 İngiltere'de kadın sendikacıların desteklediği eşit ücret gösterisi düzenlendi.
* 1968-1978 yılları arasında bir çok alanda kadın ücretleri 3 kat ile 7 kat arasında artış gösterdi.
* 1970'de 20 bin Leedli işçi (%85'i kadın) greve çıktı.
* 6 Mart 1971'de İngiltere'de Uluslararası Kadınlar Günü kutlandı. Talepleri, eşit ücret, eğitim ve iş olanağı, serbest doğum kontrolü, kürtaj ve 24 saat kreşti.
* 1971'de Brannan Cumberland termometre fabrikasında kadın işçiler sendikalaşmak için greve çıktılar.
* 1972'de Londra'da Briant renkli baskı ve Merseyside'daki Fisher-Bendix fabrikaları kadın işçiler tarafından işgal edildi.
* 1972'de İngiltere'de Chiswick'te, dayak yiyen kadınlar için ilk sığınma evi kuruldu.
* 1972'de İngiltere'de Goodman'da çalışan işçi kadınlar eşit ücret için grev yaptılar.
* 1973'de İngiltere'de çoğu kadın yüz binlerce hastane işçisi ilk ulusal grevlerini yaptılar.
* 1973'de İngiltere'de çorap fabrikasında çalışan Asyalı kadınlar ırk ayrımına karşı gösteri yaptılar.
* 1973'de Amerika'da kürtaj yasallaştı.
* 1974'de İngiltere'de ilk lezbiyen feministler konferansı 300 kişiyle toplandı.
* 1975'de İngiltere'de eşit ücret için Heywood'da kadınlar bir hafta grev yaptı.
* 1975 Haziranı'nda, İngiltere'de kürtaj düzenleme yasası yasasında yapılacak değişikliğe karşı Ulusal Kürtaj Kampanyası kapsamında 40 bin kadın ve erkek gösteri yaptı.
* 1976'da Amerikan hükümeti yaşam tehlikesi olmadıkça yoksul kadınlara yaptığı kürtaj ödemesini durdurdu.
* 31 Ekim 1979'da İngiltere'de 80 bin civarında kadın ve erkek sendikalar konfederasyonunun da desteğiyle kürtajı sınırlayan yasa tasarısını protesto yürüyüşü düzenlendi.
* 1981'de Amerika'da kürtajı cinayetle bir tutan yasa tasarısı kabul edildi.
* 27 Mayıs 1983 Türkiye'de kürtaj yasallaştı ancak evli kadınlar kürtaj olabilmek için kocalarından izin almak zorundaydılar.
* 17 Mayıs 1987 İstanbul'da 2 binden fazla kadın "dayağa karşı kampanya" kapsamında bir yürüyüş düzenledi.
* 1991 Kadın hareketi Frauen-AnStiftung tarafından Bonn'da düzenlendi ve Avrupa'nın bütün ülkelerinde başladı.
* 17 Ekim 2000 tarihinde Brüksel'de yoksulluğa ve savaşa karşı kadın yürüyüşü yapıldı. Kadına yönelik şiddete karşı eşitlik ve özgürlük için yürüyen kadınlar Uluslararası Para Fonu, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, Dünya İşbirliği ve Gelişme Örgütü gibi uluslararası finans kuruluşlarına karşı çıktılar.
* 2000 kadın yürüyüşünü destek için Türkiye'den 25 bin kişi kart yolladı.
* 2001 Türkiye'de kamu emekçisi kadınlar, başarılı eylemleri sonucu "pantolon giyme" hakkını kazandı.