OMMMM!

OMMMM!

Bir program için şehir dışındayım.

Program bitiminde 50 yaşlarında bir kadın getirmişler. Kadın deyince bile kızanlar olduğu için kadına ne diyeceğimi bilmiyorum açıkçası! İşte bu dişi, kadın, hanım bayanı kişisel gelişim, spritüel yaşam koçu, nefes koçu, stresle baş etme eğitmeni imiş!

Özel üniversitelerin 2 bin liraya verdiği bütün sertifikaları almış!

Bize stresle başa çıkıp o şerefsiz stresin ağzını burnunu kırmamız için terapi şeyisi yaptıracak! O stresi insan içine çıkamayacak duruma sokmaya o kadar motive olmuşuz ki sormayın!

Otel denize sıfır neredeyse, on adım atınca denizde buluyorsunuz kendinizi!

Benim on adım atmama bile gerek yok tabii! Boyum biraz uzun olduğundan oteldeki odamın penceresine doğru uzatınca ayaklarım denizde yatıyorum haliyle! Yatak boyuma göre oldukça küçük yani!

Kadın bizi kapalı bir konferans salonuna topladı ve terapi şeyisine başladı:

"Gözlerinizi kapatın ommmm! Bir deniz kenarında olduğunuzu düşünün ommm! Yosunların kokusunu aldığınızı düşünün ommm!"

Alttan da güya strese iyi gelen enstrümantal bir müzik vermiş! Herkes transa geçmiş derin nefes alıp veriyor!

Ben ise sıkıntıdan patlamamak için üç kulhuvallah bir elham okuyup sabır çekiyorum! Üç kulvallah bitince tekrar üç tane daha okuyorum. Sevaptan sevaba koşuyorum yani...

Bu tuhaf ritüel 20 dakika sürdü. Benim için dünyanın en uzun 20 dakikası idi. Yani bana 20 yıl kadar sürdü! Panik atağım işmar etti! İçim sıkıntıdan patlıyor!

Ritüel sonrası kadın herkese sormaya başladı:

"Şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

Herkes "Harikayım, süperim, arındım, erdim, coştum, taştım," diye cevap veriyor ve kadın otuziki dişini tekmil gösterip bu durumdan memnuniyetini ve başarısını gösteriyor!

Keşke bana sormasa diye yine içimden kulhuvallah okuyup sevap biriktiriyorum! Ama sıra bana geldi ve "Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu.

Ben de "Stresten patlamak üzereyim, panik atağım nüksetti! Şu an stresimden elektrik bile üretilebilir!" dedim.

Kadın önce afalladı, ardından otuz iki dişi birden kapandı ve "Peki niye öyle oldunuz?" diye sordu.

"Hocam denizin kenarındayız, siz kapıyı kapatmış denizi düşünün, dalgaları duyun, yosun kokusu aldığınızı hayal edin diyorsunuz, kapı pencereye açsak zaten deniz ve yosun kokusu alıyoruz ve dalga sesleri geliyor! Gerçeği varken niye hayalini kuruyoruz ki! Bir şeyin gerçeği varken neden gölgesi ile yetiniyoruz? Verdiğiniz şey hayattan kopuk ve gerçekçi değil! Hatta tam tersi, gerçeğini gölgeliyor! Keşke bu terapi dediğiniz şey yerine herkesi sahile çağırıp denizi, dalgaları, yosunları gösterseydiniz!"

Kadın biraz bozuldu haliyle. "Ama her yerde yapıyoruz ilk defa biri huzur bulmadı" diye kendini savunmaya çalıştı!

Onu "Kimbilir, belki biri 'kral çıplak' demeliydi ve bunu ben söyledim" diye yanıtladım onu.

Yıllardır okullarda da bunu yapıyoruz! Hayattan kopuk bilgiler ile öğrencileri gerçeklikten koparıyor ve sonra da çocuklar yeteneksizmiş gibi bir de onları suçluyoruz!

Hayatın kalbine dokunmayan ve gerçekten kopuk her bilgi işte bu yaşam gurusu ablanın verdiği bilgi gibidir.

Gerçek yaşadığınız hayatın kendisidir, çevrenizdir, yanı başınızdadır ama siz onun bilgisi ile değil tavşanın suyunun suyu ile karnınızı doyurmaya başlarsınız.

Hikmet Kızıl